< <

<
< <

<

delhi de ilk gun, otele yerlestıkten sonra seyahat acentalarini dolasip biletimi ayarladim. nasil zor bir durum anlatamam: bir yandan daha gorulmeyi bekleyen yuzlerce ruya, bir yandan sizi bekleyen gercek hayatiniz...
cebimde kalan son rupileri bitirmek icin her cafe de bir seyler icip her restaurant ta bir seyler yiyerek burada kaybettigim seyleri kilolarimi da geri almayi unutmadim tabii ki.

veda vakti gelip cattiginda, Hindistan a gelen herkese olan sey bana da oldu, bir parcam eksildi sanki. buralarda bir yerlerde ama bulamiyorum bir turlu.

o nedenle tekrar gelecegim. benden kalanlari aramaya...


< < <

<
< <

<

yaklasik bir hafadir Jodhpur dayim. 1.5 ayin yorgunlugu artik iyice hissedilir oldu. geri donme vakti de yaklasti. bu aksam icin tren biletim hazir. yolculuk Delhi ye... Jodhpur Hindistan da en keyif aldigim yerlerden biri olarak hatiralarimda yerini alacak. Rajasthan buyulu. inanmayan kendi gelsin gorsun.
Mehrangarh Fort, Umuid Bhavan Palace, Marble Temple... hepsi buranin guzelligine guzellik katiyor.
ozellikle Mehrangarh i sanirim hiz unutmayacagim. Jaipur daki Amber Fort ebni cok etkilemisti ama burada neredeyse dilim tutuldu. kale/saray in ehr bolumunu (icindeki muzeler dahil) numaralandirmislar. giriste odediginiz ucret bir audio tur u da kapsiyor. kulakliginizi alip numaralari takip ediyorsunuz. walkmen uzerinde ilgili numarayi tuskladiginizda o bolumun hikayesini ayrintilari ile dinliyorsunuz. bir kac fotograf cektim ama keske profesyonel olsaydim da buranin buyusunu oldugu gibi yansitabilseydim.
dun ise saat 16:00 dan 20:00 ye kadar vaktimi at uzerinde sehrin sokaklarini dolasarak gecirdim. gunduz Durag Niwas in bahcesinde col cingenelerinin yaptiklari dans gostersi inanilmazdi. dunyadaki tum cingenelerin orijinin Rajasthan oldugu iddia ediliyor. danslari flamenkoya cok benziyor.
bugun vaktimi Jodhpur un cevresindeki colde bulunan bir kac koyu ziyaret ederek gecirdim. yasamlarinin zorluguna ragmen gulumsemeleri hic aklimdan cikmayacak.

eee butun bunlara Durag Niwas in sevimli sahipleri de eklenince; daha ne diyeyim ki. beni her yere tasiyan, goz kulak olan riksa surucusu Bablu, kuzen Bandy, Govind, anne, herkesin sag kolu Krishna ve elbette Wrendra.

< < <

<
< <

<

her gezdigim sehir de yaptigim gibi bugun kaybolma gunumdu. durag-niwas guesthouse, sehrin 1.5 km kadar disinda bu nedenle de merkezdeki saat kulesine kadar tuk tuk (riksa nin buradaki adi) gidip buradan sehrin arar sokaklarina daldim.merkezde bile tek tuk rastladigim yabancilar buradatamamen kayboldu. iste gercek Hindistan buralarda karsiniza cikiyor. pesime takian cocuklar, temizlik yapan kadinlar, mahalle esnafi...
tipik bir col sehri Jodhpur. karsima yuksek duvarli yapilarla cevrilmis, sulari bulanik bir gol cikiyor. uzaktan Jaipur daki gibi yuksek ve kayalik bir tepenin uzerine konumlandirilmis kalenin heybeti seciliyor.
aslinda yalniz oldugum icin biraz urkuyorum ama her gulumsemede korkakligim biraz daha azaliyor. sonunda sehrin ana caddelerinden birine ulasiyorum. vitrinlere bakindiktan sonra saate gozum takiliyor. coktan aksam olmus. eve donme vaktidir.

guesthouse in bahcesinde aksam yemegini yedikten sonra ev sahiplerim beni kolumdan surukleyerek gecenin bir vakti bir hindu tapinagina goturdu. bu gece tanrilari shiva icin onemli bir gunmus. tam anlamadim ama sanirim cok onemli bir gundu cunku olagan disi bir aktivite vardi.
once kalabaligi yarip elimizdeki hindistan cevizi ve cicekleri tanri shiva ya sunduk. cana bir kez vurup kutsal suyla arindiktan sonra tapinagin ic kismina gecip trans halinde ilahiler soyleyen ve muzik yapan bir grubu seyrettik. her yer isiklar, ciceklerle suslenmis ve tiklim tiklim doluydu. oldukca mistik bir geceydi. kamerami pansiyonda unuttugum icin cok uzuldum.
gecenin gec bir vaktinde uykuya dalarken tapinaklardan yukselen ilahiler hala duyuluyordu...

< < <

<
< <

<

p.tesi sabahi' uykusuz bir gecenin ardindan, alarmin calmasindan iki saat sonra, 11.30 gibi kendimi yataktan kaldirabildim. gece sirt cantami yerlestirdigim icin hemen hazirliklarimi tamamlayip tren istasyonuna geldim. yer numaram yoktu bu nedenle tourist office ugrayip' gorevliye ufak bir bahsis karsiligi islemlerimi yermden kalkmadan hallettim. bu cok keyifli oluyor bazen. ufak bir bahsisle herseyi halledebliliyorsunuz. biliyorum kotuyum ama ne yapayim canim.. ben de insanim.
marudhar express yine gecikti. planlanandan iki saat sonra Jaipur a vardi. bu sirada sohbet ettigim iki asker e veda edip yerimi buldum. genelde ayni seyleri merak ediyorlar. nerelisin, ne is yapiyorsun ve tabii ki maasin nedir :)) en cok merak ettikleri bunlar.
kmpartimanda tek basina... bu defa 7 saatlik yolculuk bitmek bilmedi. kompartimanda, belki de trendeki tek yabanci olarak gece 11.00-12.00 gibi Johpur a ulatim. allhtan akillik edip Jaipur dayken kalacagim yeri ayarlayip beni istasyondan almalarini istemistim. ufak ve sevimli bir yer. bir cay icip dinlenmeye cekildim ( artik gitmiyor cekiliyorum farkindaysaniz, ee ne de olsa artik maharaja larin ulkesindeyiz)

< < <
< <

<

cuma ve c,tesi gunleri Jaipur gezime devam ettim. soyle bir baktigimda aklimda kalan ozellikle dukkanlardaki cesitlilik ve renklilik. her yer sanki bayram yeri gibi rengarenk, suslu ve civil civil. bizim gunluk yasamlarimizda kullandigimiz icimizi karartan renklerin aksine burada insanlar yesil, kirmizi, mavi ve her rengin her tonunu ozgurce kullaniyor. bir de dikkatimi ceken diger konu suse olan duskunluklari. ayak parmaklarindan saclarina kadar her yerlerine bir seyler takistirmakta ustalar. hint kinalarinin unu zaten malum. erkekler de saclarina kina yakiyor ve altin kupelere karsi bir sempatileri var.
c.tesi gunu ev hanimlarinin kendi el sanatlarini sergiledikleri bir carsiyi dolatim. yapiskan esnafin aksine o kadar cana yakinlar ki.
pazar sabahi ise (06.03.2005) tabiki yine siki bir pazarlikla bir riksa ile anlasarak Amber Palace a gittim. burasi hem bir kale hem de bir saray ve kayalarin uzerine insa edilmis.' sanki binbir gece masallarindan firlamis gibi duran etkileyici bir yapi. giristen saraya kadar cikan yolu isterseniz bir fil kiralayarak cikabiliyorsunuz. benim sansima nazli mi nazli ama birazcik cisli bi kizcagiz dustu. fille yolculuk siddetle onerilir :))))
Jaipur
saray ic ice gecmis avlulari, egzotik salonlari ve labirent gibi koridorlari ile bir zamanlarin sasaali yasaminin izlerini tasiyor. yorgun ama keyifli Jipur a dondum.
aksam yapacak baska bir seyim olmadigi icin sinemeya gitmeye karar verdim ancak filmin baslangicindan iki saat once tum biletler bitmis. Bollywood u sanirim delhi de ziyaret edecegim. hemen sinemanin karsisindaki hos bir kafeye gidip bir kahve ve cikolatali pasta ismarladim. burasi da aslinda Hindistan in baska bir yuzu. sokaklarda asla goremediginiz zengin sinif buralarda vakit geciriyor. bagdat caddesindeki kafelerden farksiz. ancak fiyatlar orta sinif (eger varsa) bir Hindunun yanina bile yaklasamayacagi cinsten. hep gelir ucurumundan soz ederiz ya, halimize yatip kalkip sukredeli. sokaktaki yoksul halk kitlesi ile buradaki insanlari karsilastirmaya kalkmak bile akil disi.

yarin yine tren... artik trenlerden sikilmaya basladim. donus yaklasti ya ondan sanirim. bu defa yolculuk Jodhpur a.

< < <

<
< <

<

carsamba gecesi saat 21.30 da yani yolculuguma basladiktan tam 24 saat sonra Jaipur a ulasabildik. ilk saatlerim cok sansli oldugunu soyleyemeyecegim. Lisa ile ilk gittigimiz guesthouse acayip kotuydu, digeri ise doluydu. sonunda riksa soforunun onerisi ile Vashnavi Guesthouse da bir oda bulabildik ve geceyi orada gecirmeye karar verdik.
sabah ilk isimiz yeni bir yer aramakti ancak resepsiyonist bir odanin daha bosaldigini soyleyince ben o odaya gectim.275 rs gunluk. hic fena degil, odyaya deger.
persembe ise olduca guzel bir gundu, Lisa tipik bir amerikali ancak iyi bir yol arkadasi. tum gunu Jaipur da dolasarak gecirdik.
Jaipur, Rajasthan eyaletinin baskenti, buyuk bir sehir ve rengarenk. biz gezimize gozlem evi Jantar mantar dan basladik. sonrasinda ise sehir sarayi (city palace) ile devam ettik. son mihracenin bir bolumunde hala yasadigi city palace cok guzel. gorkemli hava mahal ve icinde kayboldugumuz butun binalari pembe (diyorlar ama bence oranj) Pink City size Hindistan da oldugunuzu haykiriyor.

onemli not 1: turkce konusmayi ozledim
onemli not 2: Arda dun ve bugun verdiginiz numaradan size ulamaya calistim ama maallesef Hindu bir hanim bana bir seyler soyluyor devamli.

< < <
< <

<

sevgili gunluk :)))
nerden baslayayim bilmiyorum' hani bir bir de kotu haberim var derler ya onun gibi bir sey. Varanasi den ayrilirken yolda kaldigim guesthouse in sahibi Gautham ile karsilastik ve bana geri donebilecegimi cunku trenin 3 saat rotar yaptigini soyledi.beklemek her yerde ayni beklemek diyerek istasyona geldim. allahtan Varanasi de ayakustu sohbet ettigim bir alman kizcagiz da oradaydi' ayni trenle Agra ya gidiyormus. gevezelik ederek 4 saati istasyonda gecirdik.saat 21.30 da Marudhar Express yola koyuldu.

bu arada yanlis vagona gidip bekledigimi ve hareket saatinden 5 dakika once dogru yeri buldugumu yazmiyorum ki bazi dusmanlarim gulmesinler (umit bBildin nasilsin)

yolculun ilk saatleri cok keyifli gecti. 5 japon ve ben... e tahmin edersiniz gerisini ben onlara guluyorum onlar bana.
sabah agra da trenin yarisi bosaldi. yani komsum amerikali bir gezgin, o da benim gibi yanliz basina seyahat edenlerden. Lisa yla sohbet etmek guzeldi ama 24 saati trende gecirmek haliyle beni epey bir bunaltti.

< < <

<
< <

<

V23

bugun Varanasi deki son gunum. uzuluyor muyum, seviniyor muyum bilemiyorum. kesfedilecek o kadar cok detay var ki daha. iste onlarin kiyisindan gecerek bu aksam (01.03.2005) aksam 18.15 treni ile Jaipur a hareket ediyorum.
yarin gunduz 15.00 gibi orada olacagim...

< < <
< <

<

kutsal nehir Ganj a inen basamaklardan birine oturdum. burasi golge, Varanasi nin yakici sicagindan nispeten uzakta. gozlerimin ununden gunluk yasam akip gidiyor; Ganjda yikanan insanlar' turistlerin pesinden kosn kucuk cocuklar, camasir yikayan kadinlar...
cocuklar, onlar buranin genel haliyle celisiyor. Ganjin kiyisinda hersey o kadar sakin ki.
yanima oturan bir kac ogrenci ile sohbet ediyorum.tum bu yoksulluga ve sefalete ragmen mutlu gorunuyorlar. neredeyse hicbiri Turkiye yi tanimiyor. beni okullarina davet ediyorlar.
birden dun tanistigim bir amerikali gibi palyaco oplmak geliyor icimden, onun olur olmaz yaptigi gibi balonlardan cicekler, maymunlar yapip cocuklara dagitmak ve onlarin hesapsiz gulumsemelerini saatlerce seyretmek istiyorum. cocuklarla misket oynanip guluyoruz.
herseyin hizla akip gittigi gercek yasamlarimizda zamani yakalayamiyoruz ya hani, bu sukunet icinde de degisen bir sey yok.
Varanasi de yasam akip gidiyor, yakalayabilene...
Varanasi

< < <

<
< <

<

neden riksa demisler bilmiyorum, bence bu ulkedeki tum araclarin isimleri kamikaze olarak degistirilmeli...

Terasta guzel bir kahvalti. hemde Benaulim den beri cok ozledigim bir tat; banana pancake ve bol sutlu kahve. hemen ardindan dun ayarladigim bir motor riksa ile Sarnath a dogru yola ciktim. trafik o kadar kotu ki.
Hinditan da herhangi bir vasita ile bir yere giderken asla yola bakmamak lazim. yoksa insanin kalbi, midesi ve bilumum butun organlari agzina geliyor.
10-15 km lik bir yolu yarim saatte aldiktan sonra, Varanasi deki Hindu inancinin tersine bir Budist merkezi olan Sarnath a ulastim.
Japon, Cin budist tapinaklarini, arkeoloji muzesini ve ozellikle Budha nin aydinlandiktan sonra ilk dersini verdigine inanilan kutsal alanlari gezdim.
Budizm aslinda Hinduizm den dogup gelisen bir inanc; Budha nin Hindu anne ve babadan dogdugu dusunulurse.
Budist tapinaklari ise Hindu tapinaklarina oranla son derece bakimli ve temiz.

saat 14.00 gibi tekrar Varanasiye geri dondum. oldukca birikmis notlarimi yazabilmek icin bir internet cafe aradim ama maalesef her yer kapaliydi. bugun sanirim bir cesit festival varmis.

biraz ghatler arasinda dolastim. bu arada ganj kiyisinda olu yakma torenini bastan sona izledim ama yurek parcalayici. olen kisinin yakinlari icin inanilmaz aci verici olmali. icime islemedi desem yalan olur.

hava kararmaya baslagindan dolayi kaldigim guesthouse gitmek icin bu defa main road denilen (ana cadde deniliyor ama gormeyin hani) yolu kullanmaya karar verdim. iste Hindistan gercegi; burada da festival konvoyu yolumu kesti. suslenmis filler, traktorler, kamyonlar, son derece yuksek sesli calinan muzikler ve araclarin onunde danseden hindular... nasil renkli anlatamam.
bir sure konvoya takilip onlarla yurudum. yani o kadar zorladilar ki bir bakmisim ben konvoyun ortasinda kendimi muzige kaptirmisim milletle dans ediyorum. ama dedim ya kolumdan falan tutup cektiler yoksa ben sevmem oyle dans falan edeyim, hem yerim dar :)))
saat 9.30 falan oldugunda ben tekrar ac oldugumu farkederek bu defa kararli bir sekilde guesthouse dogru yola ciktim. ciktim cikmasina da bu defa da kayboldum. sokaklar o kadar birbirine benziyor ki ve isiksiz tabi. bir ara korkmadim degil hani. neyse allahtan sadece 45 dakika sonra yolu buldum ama gel de bana sor. tum festival burnumdan geldi :)))

< < <

<
< <

<

sabah 8.45 gibi Shiv Ganga ekpress Varanasi ye ulasti. sirt cantami yuklenip trenden indim. cikis yolunu ararken yolu gosteren, bir kac adim sonra riksa soforu oldugunu anladigim birinin pesine takilip, gosterdigi guesthouse icime sinince kalacak yer isini halletmis oldum.
guesthouse in sahibi Guatham, bir seyler satacak birini bulmanin mutlulugu ve bu koca ulkede yol iz bilmeyen bir yabanciya yardim etmenin ic huzuruyla ama samimi bir sekilde bana eski adiyla Banaras yani Varanasi hakkinda bilgiler verdi.
biraz dinlendikten sonra buraya biraz isinmak icin Ganj kiyisina inmeye karar verdim.
Varanasi; Ganj in kiyisina kurulmus dunyanin en eski yerlesimlerinden biri. Shiva nin sehri. ve bu nedenle kutsal. olumden sonra tekrar dunyaya gelmemek, gunahlardan arinmak ve reenkarnasyon zincirini kirip ruhlarini ozgur birakmak icin Hindular olulerini burada Ganj in kiyisinda dizilmis Ghat larda yakip kullerini Ganj a serpiyorlar.
Ganj kiyisinda Ghat lar arasinda yurumeye basladim.
nehrin yukselmesine onlem olarak yapilmis dik merdivenler ve birbirine yaslanmis eski ve buyuk yapilar. burasi sanki yuzyillardir hic degismemis. batili kiyafetlerle gezen bir kac turist de olmasa zamanda yolculuk yaptigimi sanacagim.
iki insanin yanyana yuruyemeyecegi kadar dar sokaklar, adeta labirent gibi. her yerde dolasan inekve keciler ve tabi illede kopekler... bir de burada bunlara mayminlar eklendi.
1-2 saat dolasip tezeklere basmamak icin zeybek oynayarak efeler gibi geri dondum.
ogleden sonra bir bisiklet riksa ile anlasarak ilk gunun serefine Monkey Temple ve Shiva ya adanmis bir tapinagi gezdim. Aksam gunes batarken Brahmanlarin atesler ve tutsulerle yaptuklari seremoniyi izlemek icin bir tekne ile ana Ghat olan Dashaswamedth e geldim.
Ganj in kirli sulari nehre birakilmis kaplar icinde yanan mumlarla isil isil aydinlanirken geri donup aksam yemegimi yedim ve yorgum bir vaziyette uyudum.

< < <
< <

<

Connaught Place de yanyana dizilmis hediyelik esya satan dukkanlarin onunden geciyorum. tum saticilar bir seyler satabilmek icin pesinize takiliyor. o kadar zor ki anlatamam, yorulmak bilmiyorlar.
- Come, have a look to my shop. (dukkanima bakmak ister misin)
- Come, have a look to my shop. (dukkanima bakmak ister misin)
iclerinden biri o kadar azimli ki 100 metre benimle yurudu ve durmadan konustu:
- Come, have a look to my shop. (dukkanima bakmak ister misin)
- Come, have a look to my shop. (dukkanima bakmak ister misin)
kesinnnnn bir hayirdan sonra sordu;
- What are you looking for Friend? (aradigin nedir arkadasim)
ben den cevap yine cok sert;
- Nothing (hicbirsey)

cevap beni oldurdu

- okeyyy i have nothing to, come, have a look to my shop. (tamam bende hicbirsey de var, dukkanima bakmak ister misin)

< < <
< <

<

bugun Deldi deki son gunum ve ben 200 km uzakliktaki' dunyada bulunan ve aska adanmis en guzel aniti gormeye gidiyorum. Tac Mahal...
Ne askmis o yarabbim,



Resimlere bakip aldanmayin, gercegi cok daha gosterisli ve insanin nefesini kesecek kadar gorkemli. Bembeyaz mermerden yapilmiskubbeli bir yapi ve cevresinde her biri 41 metre yuksekliginde 4 minare.
Tac Mahal, mermerlerin icine yerlestirilmis yari degerli/degerli taslarla suslenmis. insan seyretmeye doyamiyor. kalemim, aldigim keyfi anlatmaya yetmiyor...

agra kaleside son derece etkileyiciydi ancak hepsini anlatmaya kalkarsam sabaha kadar burada yazmam gerekecek.

aksam saatlerinde Vishnu isimli koruyucu tanrinin koylu olarak dogdugu ve yasadigi yerleri' Krishna ya adanmis tapinaklari gezdik.ve Delhi ye donduk.

gunden kalan

Agra kadar enteresan olan sey, Hindu, Budist tapiklarinni ve camileri yanimda Kanadali uc papaz adayi ile dolastim. keyifli sohbetlerle nasil gectigini anlamadigim donus yolunda bir an kendime sordum. acaba ne zaman dunya Lotus Tapinagi gibi her dinden insanin bir arada tanri huzuruna cikmayi icine sindirebilecgi tapinaklarla bezenecek...

< < <
< <

<

saat 9.30 gibi kahvaltimi yaptiktan sonra 1 gunluk Delhi turu icin yola ciktik. oldukca renkli bir hindu tapinagini dolastiktan sonra (adini vallaha hatirlamiyorum, o kadar cok var ki burada) Quatap Minar a gittik. 73 metre yuksekliginde oldukca gorkemli bir yapi ve muslumanlarin son hindu kralini yenmesi anisina yapilmis.
Indra Gandhi muzesinde bir kadinin kendini nasil ulkesine adadigini gormek heyecan verici idi. ilginc olan ise pek cok hindunun muzeleri turistlerle beraber geziyor olmasi. ben bu kadar turku topkapi sarayinda gormedim dogrusu.
ve ve ve.... Lotus tapinagi. o ne mimari allahim. Lotus Tapinagi dunyanin cesitli yerlerinde bulunan 7 Bahai tapinagindan biri, lotus cicegi biciminde ve tamamen beyaz mermerden insa edilmis. bu tapinakta her dinden inananlar tanriya dua ediyor ve meditasyon yapiyor.



India Gate, Parliament House gibi sehrin cesitli yerlerini gezdikten sonra Yamuna nehri kiyindaki Mahatma Gandi nin oldukten sonra yakildigi Rajghat a gittik. Ogleden sonra ise Eski Delhi de bulunan iki muhtesem yapi; Redfort ve Jama Mescid ile turumuz sona erdi.

< < <

<
< <

<

bugun 18.30 da Varanasi ye hareket ediyorum. yarin sabah orada olacagim, sanirim aksama da yeni resimleri ve son derece guzel gecirdigim 2 gunu yazacagim.

Dilekkk, senin icin Tac Mahal e dokunup coookkk mutlu olmanizi diledim. soz vermistim, yaptim :))

< < <

<
< <

<

"kimell, kimelll" ... 16.02.2005 carsamba sabahi duyup uyandigim ve uyku sersemligi ile bunun benim adim oldugunu anladigim kelime. tabi saf ingiliz ingilizcesi ile.
Kaldigim guesthose daki yan komsularim, 50 li yaslarindaki ingiliz cift saat 9.00 gibi beni uyandirdi. gec kalabilecegimi dusunmusler ve hoscakal demek istemisler.
vedalasmalar' adres degis-tokuslarindan sonra saat 10.30 gibi Madgaon (yeni adi ile Margao) tren istayonuna vardik. bu Hindistandaki ilk tren yolculugum olacak. bu nedenle biraz telas ve biraz da heyecanla panoya asili isim listasinden vagon ve yer numarami kontrol ettikten sonra Ariane ile treni beklemeye basladik. Rajdhani Express 15 dakika gecikme ile istasyona girdi. treni beklerken tanistigimiz Irlanda/Jamaika melezi olan ve bunu dogrulamak icin sanirim irlandali gibi kizil ama zenci gibi kivircik sacli yeni arkadasimiza trende ziyaret sozu vererek yerlerimizi bulduk.
26 saat suren Goa-Delhi yolculugum son derece konforlu gecti. 3 ogun yemek de fiyata dahil ustelik. gece battaniye ve yastik dahi dagittilar. bu arada verdigimiz soz uzerine ziyaret ettigimiz kivircik kizil in ikram ettigi viskileri saymiyorum tabi...



Yeni Delhi de terneden iner inmez korkunc bir kalabalikla karsilastik. saticilar, yakanizi birakmayan riksa-taksi soforleri' otel komisyonculari...
bir taksi ile anlasarak ucuz otellerin bulundugu Pahar Ganj bolgesine geldik. sik sik ineklerle carpisarak ve tukenmez bir sabirla pesinizden ayrilmayan otel komisyoncularini atlatarak kalacagimiz otele vardik.
1 gunluk yolculugun ardindan algigim dus ilac gibi geldi vallaha. aksama dogru Pahar Gaj in bana Kemeralti ni hatirlatan (pisligi ve inekler haric tabi) sokaklarini turladik. Delhi de hava aksamlari oldukca serin. ama bu elbette benim koca bir bardak Banana Lassi icmeme engel olamadi. allahtan Ariane burada yoksa ben kaldigim otele hayatta yanliz donemezdim' yanni yolu bulamazdim. sokaklar o kadar dar ve birbirine benziyor ki. akldi ki internet cafe ye gidip maillerimi kontrol ettikten sonra, onunden 3. kez geciste ancak sokagi bulabildim.

18.02.2004

kaldigim otelde yan odada iki hatun var ve ben bu gece Pahar Ganj katili olacagim. o kadar gurultu yaptilar ki saat 3 e kadar uyuyamadim. sabah 8.30 gibi kalkip kendimi Delhi nin acayip kalabalik, pis ama bir o kadar da enerji dolu ve ilginc sokaklarina attim. Connaught Place den baslayayim dedim ve Nirulas isimli sevimli ve modern bir cafe de kahvalti yaptiktan sonra bir daha Connaught Place den cikamadim :))
cok yorgun oldugum icin ogleden sonra otele donup uyumak istedim. uzaklik yuruyerek 10 dakika falan ama dedim ya yorgunum, bir riksa ya buldum kendime.
motorsiklet riksalar ve taksiler neyse ama beni gercekten derinden etkileyen bisikletli riksalar. Delhi nin yogun hatta Istanbul dan bin beter trafiginde 3-5 km lik bir yolu, bisikletin arkasina monte edilmis kabinde siz otururken goturmeye calisan yoksul Hintliler... hemde 1 USD nin 43 Rupi oldugu bu ulkede, sadece 10 Rupi karsiligi harcanan emek...

bazen galiba sahip olduklarimiza bir kez daha bakmak' ama uzaktan bakmak gerekiyor.

cok onemli not: ilky burcak icin kirmizili gelinlik istemis ama ben ilky e hindistanli bir genc getirecegim. soyyyleee helal sut emmis falan. hani belki capon sevdasindan kurtulur boylece.

< < <

<
< <

<

not... aslinda bu satirlari ayin 12 sinde yazmistim ancak siteye yazarken elektrikler kesildi ve hepsi gitti. ayin 13 unde tekrar denemeye kalktim yine ayni sey basima geldi. ben de biraz sinirlendim tabi haliyle ama bunun icin buradayim, Hindistan i yasamak icin degil mi ya...

kaldigim odadaki kucuk kertenkeleyi 10 dakikadir disari davet ediyorum ancak maalesef odayi o kadar sevdi ki disari gitmiyor. neyse onu birakip palmiye agaclari icindeki bahceye bakan kucuk balkona oturdum ve biraz merak edenler icin bir seyler yazayim istedim...





Goa aslinda gercek Hindistan degil. burasi 400 yil kadar once Portekizliler tarafindan somurge haline getirilmis bugun ise aradiginiz her seyi bulabileceginiz turistik bir merkez. Portekiz etkisi ile halk neredeyse tamamen hiristiyan. yollarda bile (ne kadar yol denilebilirse) neredeyse her 500 metrede bir kucuk bir bazilikaya rastliyorsunuz.

Benalium ise tipik bir Goa kasabasi. geceleri aydinlatilmamis dar sokaklar, palmiyeler arasinda sinirlari belirlenmemis koy evleri, tum bahcelerde kopekler ve illede beni ilk gunler korkudan olduren domuzlar. onlar benden kaciyor ben onlardan. halimizi gormeliydiniz.
burada kaldigim surece genelde sabah erken saatlerde sahile indim. bira guneslenip denize girdikten sonra ( bu arada Istanbul da kar dindi mi) oglen saatlerinde kucuk bir sahil cafesi olan Samrosa da bir seyler atistirip 15-20 km uzunluktaki Beanlium ve Colva sahillerinde bisikletle dolastim. Aksamlari ise yorgunluktan olmus vaziyette ya balik yemege ya da geleneksel Goa mutfagini denemek icin yerel lokantalara ugrayip kaldigim GuestHouse a donuyorum.
evvetttt, bu gece Goa daki son gecem ve ben Benalium dan neredeyse her milletten arkadasliklar birakarak yarin Delhi ye hareket ediyorum.

< < <

<
< <

<

neden burada bu kadar uzun kaliyorum? aslinda iki sebebi var birincisi Hindistan da ulasim. burada genelde ulasim trenlerle saglaniyor. son derece gelismis bir aglari var ve hindistan deyip gecmeyin, internetten rezervasyon falan yapiliyor. Delhi ye oldukca uzun bir yol oldugu icin iyi bir sinifta gitmek istedim ve yeni hizmete giren Radjani Express e bilet aldim. ayin 16 sinda hareket edecek. ben de o zamana kadar Benalium da gunes, deniz, palmiyeler ve son derece lezzetli yemeklerin tadini cikariyorum.
ikinci sebep ise; ayni trenle burada tanistigim isvicreli bir kiz arkadasin da bilet almis olmasi. Ariane 5 aydir Hindistan i dolasan bir gezgin ve artik neredeyse burali olmus. Goa da yapilacaklar listesi konusunda bana yardimci oldugu icin Delhi ve diger gezecegim sehirler icin de ondan tavsiyeler aliyorum. Delhi gibi buyuk bir sehire orayi taniyan biriyle gitmek ve ayni zamanda 28 saatlik tren yolculu sirasinda da bir arkasin olmasi sanirim iki iyi neden :)))

< < <

<
< <

<

nihayet dogru duzgun bir internet cafe bulabildim de yaziyorum :))) aslinda bir suru var ama bilmek lazim tabi.. neyse uzatmadan hemen hikayeye baslayayim.
Goa icin 3 bolgeye ayrilmis diyebilirim. Hindistan in en kucuk eyaleti. ben Bombay dan ayrilirken ayni otobuste beraber geldigimiz Michael in tavsiyesi ile Arambol e geldim. burasu kuzey Goa da. Daha cok naturalist ve hippilerin tercih ettigi bir yer ama benim icin fazla dogal :))2-3 km uzunlugunda bir kumsali varve paralelindeki yolun sag ve soluna siralanmis guesthouselar var. arambol de bir gun kaldim' cunku acikcasi bana cok hitap etmedi. Kaldigim yerde ve diger gusthouslarda hemen hemen ayik kimse yok. herkeste bir agirlik ki sormayin gitsin.
Sabah esyalarimi biraktiktan sonra palmiyeler arasindan sahile indim. oldukca sessiz bir yer hatta bir ara uyuya kaldim desem yalan olmaz hani.



biraz guneslendikten sonra da henuz kalacagim yeri, dus tuvalet gibi durumlari gormedigim icin denize girmeye cesaret edemedim.Ogleden sonra biraz yuruyus ve bir cafede molanin ardindanotele geri dondum.
saat 9 gibi de odami teslim alip genel bir temizligin ardindan uyudum.
6 Subatta erkenden ayaktaydim tabi. burada kaldigim yeri begenmememinde gaziyla esyalarimi toplayip erkenden kuzey goa nin merkezi Mapusa ya oradan da Panajim uzerinden Margoa (guney Goa nin merkezi sayilabilir) ya' oradan da Benalium a geldim. Benalium ve yakinindaki Colva beach buranin en iyi plajlari.
burada kolaylikla ucuza bir guesthoue buldum. palmiyeler icinde bir yer ve oldukca temiz. kendine ait fena syilmayacak bir banyosu ve tuvaleti var. gecelik 200 rupi oduyorum. yani 2.5 USD gibi bir rakam.
sanirim burada 1 haftaya yakin kalacagim.
Goa nin palmiyeler arasindaki plajlarini gercekten cok begendim. burada bir kac saat bile cevreye hakim rehavete kapilmaniza yetiyor. kimsenin hic bir sey icin acelesi yok. hatta aceleci davranirsaniz size uzaydan gelmis gibi bakiyorlar.
dunku urkekligimi de uzerimden attim artik. sanirim en iyisi buralasini oldugu gibi kabul etmek ve saygi gostermek.
resimleri henuz uygun bir yer bulamadigim icin ekleyemiyorum am en kisa zamanda insallah...

< < <

<
< <

<

ataturk havaalaninda son cagri ile ucaga dogru yurumeye basladim, bir yanda geride biraktiklarim uzuntusu' bir yanda da yani rotalarin heyecani. midem agrimaya basladi :))
Quatar Airways sandigimin aksine son derece kaliteli bir servisle bizi 4 saatte aktarma yapacagim Doha ya ulastirdi. Doha dan ise yaklasik 5 saatlik bir ucusla Bombay a vardigimda saat sabah 5 civariydi. Chhatrapati Shivaji Uluslararasi havalimaninda, ucak yolculugum sirasinda tanistigim ucaktaki tek turk; staj icin Bombay a gelen bir ogrenci olan yolculuk arkadasimla uzunca bir sure pasaport kuyrugunda bekledikten sonra 3-4 ayri kontuarda hangi ucustan geldikleri belli olmayan yuzlerce bavulun arasindan bize ait olanlari bulduk. havaalani oldukca harap bir bina ve rutubet kokuyor.
Birbirimizin esyalarina gozkulak olup biraz doviz bozdurduktan sonra ogrenci arkadasim kendisini karsilamaya gelenleri bulmak icin vedalasarak ayrildi.
Bombay merkeze gitmek icin sabah olmasini bekledim.

Istanbul un butun taksicilerinin gozunu seveyim. Ne kadar saygili, kurallara riayet eden musterisini dusunen soforlerimiz varmista bizim burnumuz buyukmus. sabah 7 sularinda, benim Hindistandaki ilk kazigimi yedigim turistik merkez Colaba yakinindaki Churcgate gelene kadar yasadigim heyecani bir de Izmir lunaparkinda kamikaze de yasamistim.
Otele yerlestikten sonra sehri dolasmaya basladim. Sehir oldukca buyuk ve son derece ihtisamli ama bir o kadar da bakimsiz gotik tazda insa edimiz binalarla bezeli. Colaba, Gateaway to India, Elefants Islands bana oldukca ilginc geldi. sehir icinde 3 saat kadar suren ve belli basli gorulecek yerleri kapsayan bir tur Gateway to India yakinlarinda aramaniza gerek kalmadan sizi buluyur. Yaklasik 15 dolar odedim.
aksam saatlerinde bir kac saat uyumak icin otele gelip yattim ancak kaltigimda coktan sabah olmustu. yorgunluk iste bunye kaldirmiyor. dunden gozume kestirdigim bir seyahat acentasina giderek Goa ya bir otobus bileti aldim. yol 15-16 saat surecek oldugu icin sleeper dedikleri yatakli olanindan.
Sabah saatlerinde ise Goa ya ulastim. burada arambol deilen kucuk bir yerlesim bolgesindeyim ve birazdan bir otele yerlesecegim...

< < <

<Çarşamba, Şubat 02, 2005/h2> <
< <

<

birden heyecan bastı. korku, tereddüt ve sevinç de var içinde ama ağırlıklı heyecandı bileti elime aldığımda hissettiğim.
bugüne kadar hep sözdeydi ya, e kolay tabi hayal etmesi, anlatması.
14:40 da Bahreyn aktarmalı Bombay'a uçuyorum. Karayolu ile gidip uçakla dönme planımı, hatta seyahat rotamı tamamen tersine çevirdim. Yol boyu ulaşabildiğim her yerden de izdüşümleri paylaşmayı umuyorum.

hadi bana iyi yolculuklar...

< < <

<
< <

<

günlerdir internet sitelerini dolaşıp duruyorum evde. daha önce bu kadar uzun sürecek bir yolculuk yapmadığım için, yanıma neler almalıyım diye fikir edinmekte fayda var tabi. yazın bir haftalık bir tatil için, birini hiç açmadığım iki bavul eşya ile gittiğim Tunus seyahatinden sonra akıllandım biraz. ancak yine de bu konuda bir bilene danışmak lazım. hayır bana kalsa, iki sırt çantası (beher min. 65 Lt.) ve iki bavulla işi bitireceğim de, tüm yazılı kaynaklar bir çanta yeter diyor. nasıl olacaksa?
dediğim gibi internet sitelerinden edindiğim bilgiler ışığında, geçen gün bir liste hazırladım. sonra oturup özetini çıkardım... işte... alış-veriş listem tamamdı artık. iyi de ben bütün bu uyku tulumu, ilk yardım seti gibi ıvır-zıvırları nereden bulacaktım?
outdoor etkinliklerine hep yakın ilgi duydum, ancak "zaten yapabilirim, denemeye ne gerek var" hissiyatı ile ucundan dahi olsa bulaşmadım şimdiye kadar. 29 ekimde gittiğimiz ve göl etrafındaki 7 km. lik yürüyüş ten sonra 7 hafta yerimden kıpırdayamadığım Abant gezisini saymıyorum takdir edersiniz ki. velhasıl kelam yine nette ufak bir aramanın sonucunda
adrenalin'in sitesine ulaştım. aradığım herşeyi hatta fazlasını buldum.
her ne kadar batılı hayatlar sürdüğümüzü düşünsekte, kafamız doğulu işte. öyle online alış-verişmiş, eve teslimmiş hiç bize göre değil. bir kere ellemem lazım, pazarlık etmem lazım, değil mi ya. bugün de caddeye inip adrenalin'in mağazasına uğradım. tüm eksiklerimi tamamladım sayılır artık ama epeyce yoruldum hani.
şimdi sırada sadece Ankara'ya gidip vize işlerimi halletmek kaldı.

önemli not: internet sitesindeki açık adres ve tarife rağmen, bağdat caddesinin üzerindeki mağazayı 45 dakika yürüyüşten sonra, bir de ufak bir trafik kazasının ucundan sıyırarak atlatan ben, binlerce km. ötedeki Hindistan'ı nasıl bulacağım merak ediyorum.

< < <

<
< <

<

yolculuk için hazırlıklarıma başladım başlamasına ama... Ama bu herkesi üzüntüye boğan deprem ve sonrasında gelen tsunami faciasıyla beraber yola çıkma konusunda tereddütlerim oluştu. planladığım rota afet bölgesinden binlerce kilometre uzakta biliyorum ancak bölge hakkında ayrıntılı bilgiye sahip olmamam, yaşanan hazin durumun seyahatime etkileri konusunda kafamı karıştırıyordu.
işte tam bu noktada, şu anda Hindistan'da bulunan ve
http://colaba.blogspot.com/ adresinden ilgiyle deneyimlerini takip ettiğim iki hayal yolcusundan fikir almak aklıma geldi. sayfalarına yazdığım yardım çağrıma hemen cevap döndüler sağolsunlar ve....
hazırlıklara tam gaz devam!

< < <

<
< <

<

çok yakında uzun bir süre alacak, yıllardır hayalini kurduğum en büyük macerama, karayolu ile Hindistan gezime başlayacağım. amacım; gezi süresince yaşadıklarımı olabildiğince detaylı olarak buradan herkesle paylaşmak, sesimi sizlere duyurabilmek...

< <